Evlilik iki insanın hayatında yapacağı en büyük ortaklıktır. Nasıl âşık olup evleniyorsak, hayatta bakış açımız değişip anlaşamayarak boşanmayla da sonuçlanabiliniyor. Herşey insanlar için değil mi? Kim ister ki kurduğu yuvanın böyle bir aşamaya gelmesini kimse… Maalesef ne kadar vakit ayırsak ta, gez sekte, aynı yastığa baş koymadan ve aynı evi teneffüs etmeden kişiler birbirlerini tanımıyor. Evlilikte sorunlar bakış açısını veya olaylar karşısında nasıl bir tutum sergileneceğini yaşayarak görebiliyoruz. Ve aşama aşama tanımak, beğenmek veya beğenmemek devreleri başlıyor. Evlenmiş boşanmış eşlere seslenmek istiyorum; Size nacizhane tavsiyem lütfen geçmişinizin arkasına sığınıp kalmayın; nasıl ki hukuki açıdan ipleri kopardıysanız, düşüncelerinizden, yüreğinizden de koparın o zincirleri. Arkanızda bıraktığınız dökülmüş yapraklarda yürümeyin, taze yemyeşil çiçeklerin arasına yürüyün… Her işte bir "Hayır" vardır düşüncesine sahip olun. Bugüne kadar yapmak istediğiniz yapamadığınız isteklerinizi bir listesini yapın ve zihninizi kendinizi mutlu etme çabasına girin. Yaralarınızı tek tek sarın ve eski eşlerinizin hayatını artık araştırmayın ve irdelemeyin. Bu size acı vermekten başka bir şeye yaramaz. Hem kendinize hem de başkasının hayatını zehir etmeyin. Evlilikler tek kişinin kusuruyla bitecek bir kavram değil. İlla ki iki insanın kusurları doğrultusunda biter. Az veya çok… Fark etmez. Hele de bir çocuğunuz varsa eğer onun istikbali ve babasıyla olacak kaliteli sevgi, şefkat ve sorumluluğu üstlenme açısından iyi geçinmek en hayırlısıdır. Siz onların yaşantısına ne kadar saygı duyarsanız onlarda sizin hayatınıza ve hakkınıza o kadar saygı duyarlar. Aksi takdirde yine siz üzülen ve kaybeden siz olursunuz. Duygusallığı bir kenara bırakıp mantıkla işlerimizi halletmek en güzel yöntemi olsa gerek. İnanın böylesi daha kolay ve huzur dolu bir bakış açısı.