Son dönemin güncel konularından biri, pek çok danışanımda da karşılaştığım zihinsel tutsaklıklar…
Sanırım olayın içerisindeyken, inançlarımız, değerlerimiz ve / veya genellemeler yüzünden kendi kendimize engel koyduğumuz için ulaşmak istediğimiz hedeflerimize ya da yaşamayı arzu ettiğimiz mutluluğa ulaşamıyoruz. Bu durumu bazen o kadar abartıyoruz ki, gerçekten deneyimin içerisindeki öğretiyi, fırsatı ya da çözümü kaçırabiliyoruz.
İşte yaşam koçlarının, yönlendirme yapmadan, tavsiye vermeden, öneride bulunmadan doğru zamanda doğru soruları sorarak, koçluk sezgileri ile yönettiği süreçlerde bu zihinsel prangalar kendiliğinden kırılıveriyor… Kişi, deneyime duygularından arınarak yani deneyimin içinden çıkıp biraz daha dışarıdan bakabildiğinde, daha sakin ve çözümcül yaklaşım ile durumu değerlendirdiğinde farklı bir bakış açısı geliştirebiliyor, tüm seçenek ve cevaplarına kendiliğinden ulaşabiliyor.
Zaman zaman gururlu olmak, haklı olmak, kibar olmak, dürüst olmak adına ya da reddedilmeme, kırılmama, küçük düşmeme vb… adına o kadar çok sınır koyuyoruz ki kendimize, yaşamı ıskalayabiliyoruz…
Tüm bunlar çok değerli. Elbette değerlerimiz olacak, tamamen yok saymayacağız, bununla birlikte; özünde bu kavramlar, herkesin kendi dünya modelinde anlam bulan ve içerik olarak değişebilen kavramlar. İnsanız nihayetinde, hepsi bizim düşüncelerimiz, duygularımız deneyimlerimiz. Özümüz bir olsa da, her birimiz bu tanımların ayrı ayrı tezahürleriyiz.
Zihin çoğu zaman ya geçmişte ya da gelecektedir. Yaşamakta olduğumuz anı gereğinden fazla geçmişe takılarak ya da geleceği düşünerek (ki genelde çoğu kez olumsuza eğilim göstererek, endişeler kaygılar ile) deneyimler dururuz çoğu zaman. Yaşamak, elde etmek istediğimiz sonuçları genellikle olumsuz ifade etmeye başlarız nedense. Daha hayalini kurarken bile ‘’onunla olmak istiyorum ama ya hayatında biri varsa… ya beni istemezse…’’ ’’ayda xxx gelire sahip olacağım bir iş istiyorum, amma da abarttım değil mi? Bu ülke de, bu kriz ortamında ben ne saçmalıyorum?’’gibi pek çok olumsuz ifade kullanarak, daha hayal ederken bile kendimizi sınırlar, düşünce ve arzularımızı özgürce ifade edemeyiz. Kimi zaman da, karşımızdakinin bizi çözümlemesini bekleriz.
Oysa hayat bunlarla ilgilenmez, kesinlik ister, anda yaşanır ve çok basit kuralları vardır.
Hayatın akışına güvenin! Yaşanan her şeyin, bir başkasının değil, sizin seçiminiz olduğunu, şu anda anlayamasanız da bir sebeple yaşadığınızı fark edin. Tekrar eden benzer olaylar yaşıyorsanız, eğer sahne farklı fakat roller aynı ise; orada almanız gereken bir ders olduğunu, değiştirmeniz, geliştirmeniz gereken ‘’bir şey’’ olduğunu fark edin. Tüm düşünce, duygu ve davranışlarınızın sorumluluğunu alın, hayatın içinde çaresiz olmadığınızı, hatta kendiniz olmak, kendinizi tanımak için bu süreçleri yaşadığınızı keşfedin.
Genellemeleri, olumsuz düşüncelerinizi, korkularınızı ve geçmişin yüklerini bir kenara bırakın. Gerçekten yaşamak istediğiniz sonuçlara odaklanın ve neyi neden istediğinizin farkında olarak, kendiniz olarak devam edin hayatınıza. Yaşam sizin. Ancak ve ancak hayatınızı kendi iradeniz ile özgürce yönetmeyi öğrendiğinizde, yani yaşamınızın lideri siz olduğunuzda mutlu olabilirsiniz.
Yaşam sonsuz ve sınırsız seçeneklerle dolu bir mutluluk diyarıdır, yeter ki inanın, hissedin, isteyin, elinizden gelenin en iyisini yapın ve akışa güvenin…
Başka zamanlara ertelemeden hemen şimdi harekete geçtiğiniz, zihinsel prangalarınızı kırdığınız, keyifle ve mutlukla yaşadığınız bir hayat diliyorum.
Sevgi ve mutlulukla
Başak KAYTAN
Gelişim Danışmanı
B@$KA Danışmanlık Koçluk ve Eğitim Hizmetleri